Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Mustapha Yatabare: “Türkiye’de futbol duygularla oynanıyor”

Mustapha Yatabare: “Türkiye’de futbol duygularla oynanıyor”

Fransa’da Guingamp formasıyla yıldızını parlatan ancak Trabzonspor’da Cardozo’nun gölgesinde kalan Mali asıllı santrfor, Kardemir Karabükspor’un ardından Atiker Konyaspor’da da ustalık günlerinden kesitler sunuyor. Golleri ve asistleriyle dikkatleri üzerinde toplayan tecrübeli santrfor, ligimizi “Teknik açısından yüksek kalitede, fakat taktik açısından biraz daha gelişmesi gerekiyor. Burada futbol biraz daha duygularla oynanıyor” sözleriyle yorumluyor.

Röportaj: Seyit Ali Gülcan / TamSaha

Süper Lig’e 2014 yılında adım attın ve Trabzonspor, Kardemir Karabükspor derken şu anda üçüncü takımında, Atiker Konyaspor’da forma giyiyorsun. Biz en başa dönerek senin hikâyeni öğrenmek istiyoruz. Ailenin Mali’den Fransa’ya göçünden, kaç kardeş olduğunuzdan, annenin ve babanın ne iş yaptığından başlayalım istersen…

Kalabalık bir ailem var diyebilirim. Toplam 8 kardeşim var. 5 erkek, 3 kız. Babamın Fransa’ya taşınmasına gelecek olursak; tam emin değilim ancak 1960’larda Fransa’ya taşınmış. Fabrikada işçi olarak çalışmış. Bütün hayatı çalışmakla geçti diyebilirim. Futbolla tanışmam ve oynamaya başlamam ise benim dönemimdeki her çocuk gibi sokakta oldu. Mahallede arkadaşlarımla top oynuyorduk.

Avrupa’da göçmenlerin zor hayatlar yaşadığını biliyoruz. Sen bu anlamda nasıl bir çocukluk geçirdin, nasıl bir çevrede büyüdün?

Tabiî ki de kolay olmadı. Zor oldu diyebilirim, fakat mutlu bir hayattı. Bunu bir problem gibi yansıtmak istemiyorum. Herkes için olduğu gibi diyelim, zor ama mutlu bir hayat. Çevremdeki insanlar da aynı durumdaydı. Fakat kimse bunu dünyanın sonuymuş gibi büyük bir dert etmedi. Zor ama mutlu hayatımızda yaşamamıza devam ettik. Hedeflerimizden, hayallerimizden vazgeçmedik. Sonunda herkes değil ama bazılarımız hedeflerimize, hayallerimize ulaşmayı başarırken, bazılarımız da daha öncede olduğu gibi zor ama mutlu hayatlarına devam etti.

Futbol topuyla ilk tanışmandan söz eder misin? Sendeki yeteneği ilk keşfeden kimdi?

Daha önce de söylediğim gibi yaşadığımız mahallede top oynamaya başladım. Arkadaşlarım ve kardeşlerimle sokakta oynamaktan çok keyif alıyordum. Daha sonra bir gün oturduğumuz semtin kulübünde birisi beni çağırıp antrenmanlara gelmemi istedi. Onun sayesinde semt kulübüne başlamış oldum.

Futbolcu olmaya ne zaman ve nasıl karar verdin? Göçmen çocuklarında genellikle futbol hayata tutunma ve sınıf atlama noktası olarak kabul görür. Senin açından futbol ne anlama geliyordu?

Açıkçası bu biraz zor bir soru. Futbol oynuyordum, çünkü futboldan çok keyif alıyordum. Evet, hedefleriniz olur, ancak başladığınız zaman 10 yıl sonra profesyonel olacağınızı ya da nerelerde olacağınızı bilemezsiniz. Futboldan keyif almaya devam ederken bir yandan da yeteneklerimi göstermeye ve bunlarla ileride neler yapabilirim diye düşünmeye başladım. Herkes benim gibi şanslı değildi. Ben Allah’ın verdiği yeteneği, çalışma hırsım ve hedeflerimle birleştirip elimden tutulmasıyla birlikte bugünlere geldim. Her dönemim için Allah’a şükrediyorum.

Fransa’da özellikle son 20-25 yılda giderek artan bir oranda göçmen gençlerin futbola ağırlık koyduğunu, millî takımı da ağırlıklı olarak onların oluşturduğunu görüyoruz. Bunu nasıl açıklamak gerekir?

Ben bunun bir sorun olarak görülmesi gerektiğini düşünmüyorum. Sonuçta bu insanlar için yapılan bir aktivite ve şu anda futbol tüm dünyada bu şekilde oynanıyor. Belki biraz fazla yansıtılıyor olabilir.

Futbola başladığında idolün kimdi? Bu oyuncuyu idol olarak seçme nedenlerin neydi?

Açıkçası idolüm yoktu, fakat Brezilyalı Ronaldo’yu beğeniyordum. Bence bu konuda bir çizgi çekilmeli. Beğenmek ayrı bir şey, onu kendinize idol olarak belirlemek farklı bir şey. İnsan başkasına benzemek yerine kendi özelliklerini ortaya çıkarıp, bunları nasıl geliştirebilirim diye çalışırsa daha başarılı olur kanısındayım.

Futbolla birlikte okul eğitimini de devam ettirebildin mi? 

Evet, ama bir noktadan sonra ikisini bir arada yürütmek zor oldu. Ben de bu yüzden liseden sonra futbolu seçmek zorunda kaldım.

Futbolcu olmasaydın ne olmak isterdin?

Açıkçası bilmiyorum ve bunu hiç düşünmedim. Ama iş adamı olmak isterdim herhalde.

Seninle birlikte futbola başlayan pek çok çocuk bugün oyunun dışında kaldı. Seni onlardan ayırıp bugün geldiğin noktaya ulaştıran faktörler nelerdi?

Dediğim gibi arkadaşlarımla ve kardeşlerimle birlikte oynadım. Çocukken futbolu oyun olarak oynuyorduk. Fakat iş ciddiye binip, bunu meslek edinince durum farklı hale gelmeye başladı. Profesyonelliğe gelecek olursak, bu tahmin etmesi zor bir şey. Kendi açımdan bakacak olursam çok çalıştım ve yetenekliydim. Ayrıca çok şükür ki Allah bana değerlendirebileceğim şanslar sundu. Öte yandan bunu başaran sadece ben değilim. O dönem beraber top oynadığım arkadaşlarımdan çok yetenekli olup profesyonel olanlar da oldu.

Fransa’daki performansına baktığımızda inişli çıkışlı bir grafik görüyoruz. Özellikle Guingamp’ta müthiş bir Yatabare var. Bize Guingamp’a nasıl transfer olduğundan söz eder misin?

Elbette anlatırım. 1. Lig’de Boulogne’da oynuyordum, fakat talihsiz bir sezon geçirdik ve takımım alt lige düştü. Guingamp’ın başında teknik adam olarak, beri iyi tanıyan Jocelyn Gourvennec vardı. Beni takımına aldı ve en iyi seviyeye gelip başarılı olmam için çabaladı. Onun sayesinde Guingmap’a transfer oldum ve iyi bir sezon geçirdim.

Guingamp’taki ilk sezonunda gol atamayan, ancak sonrasında iki sezon adeta bir gol makinesine dönen bir Yatabare ile karşılaşıyoruz. Kariyerinin en iyi iki sezonu 21 gol attığın 2012-13 ve 20 gol attığın 2013-14 sezonları. Bu sezonların ikincisinde Cannes, Monaco ve Rennes gibi takımları eleyerek kupayı kazanırken sen de bütün maçlarda gol atarak takımının tarihi bir başarı kazanmasını sağlıyorsun. Bize bu iki sezondaki performansını gerçekleştirdiğin patlamanın sırrını anlatır mısın?

Evet başlangıçta gol atamadım, ama birçok asist yaptım. Sadece gol konusunda şanssızdım. Kendimi tanıyordum, kapasitemin farkındaydım. Bunun için sabırlı davrandım ve çalıştım. Sonunda da karşılığını aldım ve gollerime devam ettim. Kupaya gelirsek; Trabzonspor’a gelmeden önce söylediğiniz gibi Fransa Kupası’nı kazandık. Böyle bir başarının parçası olduğum için çok mutluyum. Sonuçta hayatta her şey birbiriyle bağlantılı. Beni Trabzonspor’a getiren şey bu başarıydı.

Guingamp’taki başarının ardından Trabzonspor’a transfer olduğunu görüyoruz. Bu transferin perde arkasını anlatır mısın? O dönemde seni isteyen başka takımlar da var mıydı? Trabzonspor’u tercih etmenin sebebi neydi?

Daha önce de söylediğim gibi iyi bir sezon geçirmiştik ve başka teklifler de vardı. Trabzonspor iyi ve kaliteli bir takım. Büyük bir camiası var. Kariyerime o noktada Trabzonspor’da devam etmenin iyi olacağını düşündüğüm için orayı seçtim.

Buraya gelirken Türk futbolu hakkında neler biliyordun? Transfer kararını alırken danıştığın birileri oldu mu?

Evet, Türkiye Ligi’ni tanıyordum. Fakat tabiî bugünkü kadar yakından değil. Trabzonspor’un Avrupa kupalarında, Şampiyonlar Ligi’nde oynayan bir takım olduğunu biliyordum. Stadyumu, tesisleri, büyük bir taraftarı ve geniş imkânları olan bir camia. Bunlar benim gelişimi etkileyen unsurlardan oldu.

Trabzonspor’da ne yazık ki çok fazla oynama fırsatı bulamadın. Senin açından da Trabzonspor taraftarı açısından da hayal kırıklıklarıyla dolu bir dönem geçti. Sence bunun sebepleri nelerdi? Guingamp’taki o Yatabare’ye Trabzonspor’a geldikten sonra ne oldu?

Elbette bir şey olmadı. Orada da aynı Yatabare vardı. Sadece o dönem takımda Oscar Cardozo vardı ve aramızda bu konuda bir rekabet yaşandı. Dolayısıyla bu durum da gol yollarında öncelik sorunu oluşturuyordu. Tercihler Cardozo’dan yana oldu. Bir futbolcu için yedek kalmak, oynamamak ve az süre almak iyi bir şey değil. Bu belli bir zaman sonra gelişiminizi de etkileyebiliyor.

Trabzonspor’un ardından Fransa’ya dönüp bir sezon Montpellier forması giydin ama sonra Kardemir Karabükspor için yeniden Türkiye’ye döndün. Fransa’da aradığını bulamamış mıydın? Karabükspor tercihini etkileyen faktörler nelerdi?

Bir futbolcu için en önemli şey futbol oynamaktır. Bu nedenle yeteneklerimi gösterebileceğim bir takımda olmak istedim. Türkiye’yi de tanıyor ve seviyordum. Dolayısıyla hepsini göz önünde bulundurunca kariyerim açısından en iyi seçeneği tercih ettim.

Kardemir Karabükspor’da büyük zorluklara rağmen hem attığın goller hem de oyun performansınla adeta kendini yeniden kanıtladın. Orada seni motive eden ve yeniden üst düzeyde bir futbol sergilemeni sağlayan faktörler nelerdi?

O dönem şu an olduğu gibi iyi bir takımımız vardı. Kolektif çabanın eseri diyebiliriz, ancak kendi açımdan Traore gibi iyi bir takım arkadaşım vardı ve çok iyi anlaşıyorduk. Benim performansımın artmasındaki önemli faktörlerin başında Traore ile iyi anlaşmamız, birbirimizi tamamlamamız geliyordu diyebilirim.

Geçtiğimiz sezonun ikinci yarısında geldiğin Atiker Konyaspor’da çok fazla oynama şansı bulamasan da bu sezona harika bir başlangıç yaptın. Senin gibi etkili bir golcü olan Jahovic’le birlikte oynuyorsunuz. Bu durum seni nasıl etkiliyor?

Olumlu etkiliyor diyebilirim. Ben daha çok kanattayım. İyi anlaşıyoruz ve herhangi bir sorun olmuyor. Bizim performansımız ve takımımıza katkımız başarıyı da beraberinde getiriyor. Gerçekten çok iyi bir ortamımız var. Herkes birbirini anlıyor, eksiklerini tamamlıyor. Kısacası Konyaspor’da tam anlamıyla bir birlik beraberlik ve aile ortamı var. Böyle bir ortamda insanın kötü olması imkânsız gibi bir şey.

Atiker Konyaspor’da hem takım hem de bireysel bazda neleri hedefliyorsunuz?

Bireysel olarak gol atmayı ve elimden geldiğince takımıma katkıda bulunmayı istiyorum. Takım olarak da taraftarlarımıza güzel bir futbol seyrettirip, ligi üst sıralarda bitirmeyi ve başarılı bir sezon geçirmeyi hedefliyoruz.

Bir santrfor için birlikte oynadığı oyuncuların performansı da büyük önem arz ediyor. Sen hangi tipte oyuncularla oynamayı seviyorsun? Bugüne kadar birlikte oynadığın oyuncular arasında en iyi anlaştıkların hangileriydi?

Bir forvete bu soruyu sorarsanız elbette cevap “Asist yapabilen kişi” olur. Şu andaki takım arkadaşım Traore ile iyi anlaşıyoruz.

Spor Toto Süper Lig’i teknik, taktik, fiziki mücadele yönünden nasıl değerlendiriyorsun?

Süper Lig zor bir lig ve takımlar kaliteli oyunculardan oluşuyor. Teknik açısından yüksek kalitede, fakat taktik açısından biraz daha gelişmesi gerektiğini düşünüyorum. Tabiî ki bu benim kendi düşüncem. Burada futbol biraz daha duygularla oynanıyor. Bunu herkes kabul ediyor.

Özel hayatında neler yapmayı seversin, vaktini nasıl geçirirsin?

Daha çok ailemle vakit geçirmeyi seviyorum. Vaktimin çoğunu çocuklarım ve eşimle geçiriyorum. Onlarla birlikte olmak, çocuklarımla oynamak güzel.

Trabzon, Karabük ve Konya şehirlerinde yaşadın. Bu şehirlerdeki hayat senin açından nasıldı? Türkiye’de insanlar ve yemeklerle aran nasıl?

Şehirlerin hepsini beğeniyorum. Ailemle yaşayabileceğim sakin ve ideal şehirler. Yemekleri lezzetli ve insanları da misafirperver. Bu durum ailesiyle vakit geçirmeyi seven biri için gerçekten son derece ideal.

Üzerinde en fazla iz bırakan teknik direktör kim?

İki isimden bahsedebilirim. Birincisi daha önce de sözünü ettiğim Guingamp’taki hocam Gourvennec diğeri de Rıza Çalımbay. İkisi de bana şans verdi ve inandı. Ben de şimdi bunun karşılığını vermeliyim.

Kariyerinde unutamadığın maç hangisi? 

Elbette Fransa Kupası’nı kazandığımız final maçı.