Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Tuncer Duhan Aksu: “Futbola göre yaşamak gerek”

Tuncer Duhan Aksu: “Futbola göre yaşamak gerek”



Fenerbahçe altyapısında geçirdiği 10 yılın ardından geçtiğimiz sezon transfer olduğu İstanbulspor’da dikkat çekici bir performans gösteriyor. Geçtiğimiz Mayıs ayında U20 Millî Takımımızla Toulon Turnuvası’na katılan genç sol bek, özellikle ofansif oyuna verdiği katkıyla beğeniliyor. Başarılı oyuncu, bugünlere gelmesini çok çalışmasına ve futbol için yaşamasına bağlıyor.

Röportaj: Rasim Artagan

İstanbulspor’un umut vadeden genç oyuncularından birisin. Seni daha yakından tanımak istiyoruz. Öncelikle nasıl bir çocukluk geçirdin?

Ankara’da dünyaya geldim.11 Eylül 1997doğumluyum. Anne tarafım Ankara’da yaşıyor. Çocukluğum Beykoz’da geçti. 10 sene orada yaşadım. Evimizin yanında bir toprak sahamız vardı. Futbolla tanışmam da işte o sahada oldu.

Annen, baban ne işle meşgul? Kaç kardeşsiniz? Ailende senden başka futbolla ilgilenen birileri var mı?

Annem ve babam inşaat peyzaj işiyle uğraşıyor. Bir abim var, okuyor. O da zamanında futbol oynamıştı ama küçük bir sakatlık yaşayınca bırakmak zorunda kaldı. Annemle babam beraber çalışıyor. Fenerbahçe’ye seçildiğim ilk dönemde Beykoz’dan gidip geliyordum. Ama sonra Ataşehir’e taşınmak zorunda kaldık.

Sendeki yeteneği ilk kim keşfetti?

Dediğim gibi, evimin 5 metre yanında toprak sahamız vardı. Sonradan halı saha oldu. Orada abimle sürekli top oynuyorduk. Sabahtan akşama kadar topun peşinde koşuyordum. Okul döneminde arkadaşlarımla birlikte Fenerbahçe Koleji’ne gittim. Ama bu seçim tamamen eğitimle ilgiliydi, kulüple bir alâkası yoktu. Sonra okul takımında oynamaya başladım. Mahalle takımında da oynuyordum ama kimse izlemiyordu. Okul takımında oynarken Fenerbahçe’den hocalar izlemeye geldi. Sonra telefon numaramı istediler. Okul takımında maçlar bittikten bir-iki hafta sonra Fenerbahçe’nin seçmelerine gittim ve seçildim. 9 yaşında Fenerbahçe’de başladım futbola.

10 yıl boyunca Fenerbahçe’nin altyapısında oynadığını görüyoruz. Fenerbahçe’ye küçük yaşta girip de 10 yıl geçirmek nasıl bir durum? Kulübün altyapı eğitimi hakkında bize bilgi verir misin?

Açıkçası yaşadıklarım çok güzeldi. Bu kadar ilerleyeceğimi tahmin edebiliyor muydun diye sorsanız, hayır edemezdim. İlk gittiğim sene sahada insan kalabalığı vardı. Yüzlerce çocuk seçilmek istiyordu. Annem bana seçilmezsem üzülmememi söylüyordu sürekli. Ondan sonra ilerledi her şey. Başlangıçta futbola kariyer olarak bakmıyordum. Hobi gibiydi. Okulun yanında spor yapıyordum. Sonra iş ciddiye binmeye başladı. Çok zevk aldım. Fenerbahçe altyapısında çok güzel bir eğitimden geçtim. Çok iyi hocalarımız vardı. Ama Fenerbahçe altyapısından daha üst seviyelere çıkabilir miydim? Evet çıkabilirdim. Oradayken hedefim A takımdı. Fakat orada altyapıdan çıkan oyuncular ne yazık ki ön plana çıkamıyor. Benim de içinde yer aldığım 1997 jenerasyonunda çok fazla başarılı oyuncu vardı. U21 takımıyla şampiyon olmuştuk. O kadronun şu an profesyonel olan oyuncularına bakılırsa bizim jenerasyonun çok başarılı olduğunu söyleyebilirim. Arkadaşlarımın hemen hepsi bir yerlerde oynuyor.

10 yıl boyunca büyük bir kulübün altyapısını yaşamış birisi olarak, oralardan beklendiği kadar çok sayıda oyuncu çıkmamasını nasıl değerlendiriyorsun?

Açıkçası büyük kulüplerin hem taraftar yapısı hem de işleyiş olarak tahammül seviyesi düşük. Sahadaki günlük başarıya odaklanıyorlar. Oysa genç oyuncu için pişmek çok önemli. Onlar oyuncu çıksın, hemen oynasın ve yıldız olsun diye düşünüyor. Amaç geleceği değil günü kurtarmak. İşin püf noktası da burada. Şimdi İstanbulspor’da oynuyorum ve kulübümüzde çok güzel bir sistem var. Keza Altınordu’da da çok iyi bir sistem var. İki kulüp de genç oyuncu yetiştirmeye, bu coğrafyanın çocuklarını kazanmaya çalışıyor. Bunun için de gençlerin yaptıkları hataları tolere edebiliyorlar. Aslında büyük takımlar da isterse bunu yapabilir. Fatih Terim bu sezon Galatasaray’da bunu yapmaya çalışıyor. Ozan Kabak takımın banko oyuncusu oldu. Yunus Akgün zaman zaman şans buluyor. Demek ki istenirse yapılabiliyor.

Seninle birlikte futbola başlayan birçok arkadaşın bugün futbolcu olamadı ama sen tutundun. O arkadaşlarına göre neleri farklı yaptığını düşünüyorsun?

Elbette bir yeteneğim var ve onun için buradayım. Peki, aman aman, muhteşem bir oyuncu muyum? Hayır, değilim. Beni buraya getiren şey, futbolcu olmayı çok istememdir. Başarısız olduğumda, kötü oynadığımda asla baştan savmadım. Böyle durumlarda odama çekilir ve nasıl daha iyi olabileceğimi, eksiklerimi nasıl telafi edebileceğimi düşünürüm. Azimli bir insanım ve çalışmaktan yılmam. Zaten başladığım günden beri de hep çok çalıştım. Bu benim yapımla alâkalı bir durum. Futbolculuğu kendime meslek olarak seçtim ve futbolun içinde olmayı çok istedim. Bunu başarabilmek için yaz tatilleri döneminden bile çok çalıştım. Onun için de şu an buradayım.

Eğitimine de devam ediyor musun?

Ailem okuluma devam etmemi çok istedi. Ben de eğitime önem veren bir insanım. Ancak futbolla eğitimi aynı anda götürmek oldukça zor. Yine de Marmara Üniversitesi Spor Akademisi’ne girdim ve devam ediyorum.

Fenerbahçe senin olduğun yıllar içerisinde çok sayıda A takım hocası değiştirdi. A takımda teknik adam değişince altyapıya yansımaları nasıl oldu?

Dediğiniz gibi, U13’ten U21’e kadar oynadığım yıllarda A takımda çok sayıda teknik adam gelip gitti. Ancak benim gözlemlediğim kadarıyla altyapıyla A takımın birbiriyle pek alâkası yok. Mesela A takım 4-3-3 oynuyorsa altyapıda antrenör kendi işleyişine göre 3-5-2 oynatabiliyor. Bu en küçük örnek. Sistem aynı gitmiyor. Avrupa’nın büyük kulüpleriyle Türkiye’deki altyapıları hiçbir zaman bir tutamazsınız. Avrupa’da altyapıdan oyuncu çıktığı zaman yukarı kadar geliyor ve kolayca adapte olabiliyor.

Gelen teknik adamların altyapıya bakışları nasıldı?

Ben 10 yıl boyunca altyapının antrenmanına gelen teknik direktör görmedim. Tesislere uğrayan görmedim. “Sizi takip ediyorlar, şöyle yapıyorlar, böyle yapıyorlar” diyorlardı ama ben hiçbir Fenerbahçe A Takım Teknik Direktörünün gelip bizim maçlarımızı ya da idmanlarımızı izlediğini görmedim. Göz ucuyla takip ediyorlar ya da TV’den izliyorlardı sanırım.

10 yıllık sürenin sonunda 2017’de İstanbulspor’a transfer oldun ve amatörlükten profesyonel futbolculuğa geçiş yaptın. Transfer hikâyen nasıl gelişti?

Ben bu hikâyeyi biraz komik buluyorum. Fenerbahçe’den gitmek istemiştim. Çünkü A takım olmayacaktı. “Ne olacak?” diye düşünüyordum. 3. Lig’den bir İstanbul kulübü beni istedi. Ama benim amacım her zaman daha yukarılardı. TFF 1. Lig’den başlamak istiyor ve kendime de inanıyordum. O kulübe gittiğimde tesislerin durumu parlak değildi. Futbolcular konteynerde kalıyordu. Yazın sıcağında suni çimde idman yapıyorlardı. Henüz imza atmadığım için geri döndüm. Bütün arkadaşlarım takım bulmuştu ama acele etmiyordum. Bir yandan da ne yapacağımı düşünüyordum çünkü transfer sezonu da geçiyordu. O dönemde kendi kendime antrenmanlarımı sürdürüyordum. Fenerbahçe’den de ayrılmıştım. Bir telefon geldi. İstanbulspor’dan Furkan Sarıalioğlu ağabey arıyordu. Başkanımızın yardımcısı… “Duhan biz seni tanıyoruz. Seni bir görmek istiyoruz” dedi. İstanbulspor’dan aradıklarında çok şaşırdım. 1. Lig tam istediğim kulvardı. Nasıl oldu diye çok şaşırdım. Çünkü bizim gözümüzü korkutuyorlardı. “Gidip bir yerden başlayın. İsten 2. Lig, ister 3. Lig olsun, mutlaka başlayın” diyorlardı. Hayır, ben Fenerbahçe altyapısında oynamışım, 1. Lig’den nasıl başlayamam? Bu kadar emek nasıl boşa gider? Eğitim aldıysam iyi yerden başlamalıyım. Kendi kafamda bu şekilde oluşturmuştum düşüncemi. İstanbulspor’a geldiğimde çok mutlu oldum. O dönemki teknik direktörümüz Yalçın Koşukavak’ın bana ilgisi çok farklıydı. Üstümde bu şekilde durulacağını hiç düşünmemiştim. Keşke bir sezon önce İstanbulspor’a gelseymişim. Tabiî her şey nasip.

Geçen sezon ilk kez geldiğin İstanbulspor’da fazla şans bulamadın ve sezonu 8 maçla tamamladın. Ancak bu sezon senin için işler değişti ve çok iyi bir grafik yakaladın. Bu performans artışını ve istikrarı neye bağlıyorsun?

Öncelikle şunu söyleyeyim; geçen sene ben çok fazla forma şansı buldum ancak bazı sıkıntılar yaşadım ve o yüzden devam edemedim. Ama bu sezon kendimi daha fazla futbola verdim. Kulüp bana çok destek oldu. Aslında benim için futboldan ziyade onların bana destekleri çok önemliydi. Bana karşı sadece futbolda değil, özel hayatımda da çok fazla yardımcı oldular. Başta Furkan Sarıalioğlu ağabey ve Yalçın Hocam çok yardımcı oldu. Bu sene çok daha farklı bir kulvardayım. Şu an her şey çok iyi. Daha da güven geldi. İnşallah daha da iyisi olur.

Teknik direktörünüz Fatih Tekke çok önemli bir futbol adamı. Kendisi ile nasıl bir ilişkin var?

Hocanın adını ilk duyduğumda çok heyecanlanmıştım. Türkiye’nin en önemli golcülerinden birisi. Bize ne öğretecek, bizi nasıl karşılayacak diye çok heyecanlandım. O sırada Fransa’da, Ümit Millî Takım’la beraberdim. Haberi orada almıştım. Fatih Hoca üzerimizde duruyor. Bizimle sürekli konuşuyor. Çok iyi bir insan. Futbolculuk, antrenörlük bir kenara iletişimi çok iyi. Yardımcı antrenörler de öyle. Abdullah Yaban, Volkan Bekiroğlu, Salih Tekke, Mehmet Polat Hocalarımız sürekli üzerimizde duruyor. Kendileriyle sürekli iletişim halindeyim. Bana ne yapmam gerektiğini anlatıyorlar. Hata yaptığım zamanlar oluyor ama gelişmem için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.

İstanbulspor son yıllarda sıçrama yaptı ve eski günlerine dönmek için çok çabalıyor. Kulübün yapısına bakarak sen bu durumu nasıl değerlendiriyorsun?

Bence en iyi yönetilen kulüplerden birisiyiz. Oyunculara bakış açısı olarak, işleyiş olarak çok iyi yönetiliyoruz. Kulüp 2. Lig’den çıktı ve geçtiğimiz sezon 1. Lig’de ivme yakaladı. Zaman zaman inişler yaşadığımız doğru. Ancak hocamız yeni, oyuncuların bir kısmı değişti ve yeni bir sistem yakalamaya çalışıyoruz. Biraz zamana ihtiyacımız var. Sezonun ikinci yarısını çok iyi geçireceğimizi düşünüyor, Play-Off’a kalacağımıza inanıyorum.

Mehmet Zeki Çelik, Okan Kocuk gibi genç oyuncular bu takımdan A Millî Takım’a yükseldi. Mehmet Fransa’nın Lille takımına transfer oldu, Okan da Bursaspor’a döndü. Bu iki oyuncunun başarısı sizi nasıl etkiliyor?

Geçen sezon biz de onlarla beraber oynuyorduk. İkisi de çok değerli oyuncular. Zeki’nin A Millî Takım’a yükselmesi ve Fransa’ya gitmesi bizi de teşvik ediyor. Aynı yerlerden geldik. Neden biz de başarmayalım? Ben Fenerbahçe’deyken de Zeki ile uzun yıllar hep karşılıklı oynamıştık. Bunlar teşvik edici şeyler. Çok güzel örnekler. Açıkçası bu örnekleri görünce, “Biz neden yapamayalım” diyorum.

A Millî Takım demişken, bugüne kadar ikisi U16, biri U20 olmak üzere üç kez Millî Takımlara çağrıldın. U20 ile Toulon Turnuvası’nda oynadın. Ay-yıldızlı formayı terletmek nasıl bir duygu?

Millî Takım çok farklı bir kulvar. Orada harika bir ortam var. Millî Takım formasını giymek, o havayı solumak kelimelerle kolay kolay anlatılamaz. Millî Takım oyuncusu olmak biz Türk çocukları için büyük onur. Karşılıklı oynadığım arkadaşlarımdan Enes Ünal, Cengiz Ünder şimdi orada. İnşallah bir gün A Millî Takım oyuncusu olmak bana da nasip olur.

Fenerbahçe’den, İstanbulspor’a geldiğinde 2021’e kadar sözleşme yapmıştın. Ancak sonra bu sözleşmeyi 2023’e kadar uzattığını görüyoruz. Kendine nasıl bir kariyer planı yapıyorsun? Hayallerin ve ulaşmak istediğin hedefler neler?

Burada yöneticiler, başkan, teknik heyet bize değer veriyor. Onların çabalarını boşa çıkarmamak lâzım. Vefa denilen bir şey var. Buraya geldiğimde beni kimse tanımıyordu. Ama şu an takip edilen bir oyuncuyum. Daha fazla göz önündeyim. Benim için bir şeyler yapan insanlar her şeyi düşünür. Eğer gün gelir de güzel şeyler olursa oturur hep birlikte konuşuruz; onlar da benim için en güzel kararı verir. Benim hedefim küçüklüğümden beri Avrupa’da oynamak. Kendime hedef koydum. O seviyeyi görmek istiyorum.

Peki, İngilizce seviyen ne durumda?

Fena değil. Altyapım var. Ama daha iyi olması için bunun üzerine çok daha fazla eğilmem gerekiyor. Dünya insanı olmalıyız.

Sol bekte forma giyiyorsun ve röportaj yaptığımız güne kadar gördüğümüz kadarıyla profesyonel liglerde henüz gol atma başarısı gösteremedin ve bu sezon bir asist yaptın. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsun?

Bu zamanla olacak. Sezon sonuna kadar bunu başarabileceğimi düşünüyorum. Şutlarım, ortalarım iyi. Geçen sezon dört asist yapmıştım, bu sezon bir asist yaptım ama asiste daha meyilli bir oyuncuyum. Gol atmak tabiî ki çok farklı. Gole yakın olmak farklı bir şey. Bunu geliştireceğim.

Kendine örnek aldığın oyuncular kimler?

Yurt dışında izlediğim çok sayıda sol bek var. Özellikle Bayern Münih’ten Alaba’yı takip ediyorum. İki yönlü oynuyor. Tabiî orada daha fazla ofansifler. Topa sahipler. Onun dışında Felipe Luis’i beğeniyorum. Savunması çok iyi… Yerlilerden Caner Erkin’i söyleyebilirim. Ofansif yönü, ortaları, şutları çok iyi. Her zaman oyunun içinde.

Kendinde eksik gördüğün yönler var mı?

Hiç kimse dört dörtlük olamaz. Benim de eksiklerim var. Hücumu çok seven bir oyuncuyum. Fenerbahçe’de de hep pozitif oynamaya yönelik eğitim alıyorduk. Yalçın Hocam bana savunmamı geliştirmem gerektiğini söylemiş, “Sen iyi oyuncusun. Burada daha fazla baskı olacak. Çünkü tüm takımlar dengeli. Savunmanı geliştirmelisin” demişti. Farkındalığım arttı. İki yönlü olmaya çalışıyorum. Hem savunmada hem de defansta iyi olmaya çabalıyorum.

Türk futbolu bugüne kadar silinip giden çok sayıda genç yetenek gördü. Böyle bir tehlike her genç oyuncunun tepesinde asılı duruyor. Sen bu tehlikenin farkında mısın ve kendini korumak için nasıl bir yol izliyorsun?

Futbolcu öncelikle kendisine dikkat edecek. Birçok yetenekli oyuncu var kendine dikkat etmemiş. İnsan yetenekli olabilir fakat özel hayatına dikkat etmediği sürece bir yere gelemez. Yemene, içmene dikkat etmelisin. Yağ oranı, kilo çok önemli. Artık herkes çok çalışıyor. Herkes kendisine çok dikkat ediyor. Seviyeler yükseldi. İmkânlar iyi. Teknoloji arttıktan sonra futbol çok farklı oldu. Koşu mesafelerine, devamlılığa, mücadeleye bakılıyor. Gözler senin üzerinde. Silinmemenin en önemli faktörlerinden birisi de çok dikkatli olmak. Futbola göre yaşamak gerek. Sadece çalışmamız değil, beslenmemiz ve dinlenmemiz de buna göre olmalı.

İstanbul’da boş zamanların nasıl geçiyor?

Futbolun dışında genellikle ailemle vakit geçiririm. Abimle arkadaşlığı çok seviyorum. Abim Beykent Üniversitesi’nde okuyor. Çocukluktan itibaren belli bir arkadaş grubum var; onlarla vakit geçirmeyi de seviyorum. Ailemle beraber yaşıyorum. Bu da çok büyük avantaj. Aile hayatını seviyorum. Aileme çok bağlı bir insanım. Şehir dışına çıkarsam biraz sıkıntı yaşayabilirim. Ama bu bizim işimiz. Buna alışmam gerekiyor.

Hobilerin neler?

Olabildiğince çok kitap okuyorum. Şu an elimde Şeker Portakalı var. Kendi kendime kalmayı da severim. Kendimle barışık bir insanım.

Kaynak : TFF