Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

‘Ali Kıran Baş Kesen’ Deyiminin Gerçek Anlamı

‘Ali Kıran Baş Kesen’ Deyiminin Gerçek Anlamı

Halk arasında sık sık kullanılan “Ali kıran baş kesen” diye bir deyim bulunmaktadır. Özellikle dediğim dedik, kabadayı, sert mizaçlı, her dediğim olsun, serseri gibi insanlarla karşı kaşıya kaldığımızda kullandığımız bu cümlenin gerçekte ne anlama geldiğini yada nereden bu cümlenin türetildiğini bilmiyoruzdur.

Peki nereden gelmedir bu “Ali kıran baş kesen” cümlesi ve günlük hayatımızda bu kadar çok kullandığımız bu cümlenin bize ulaşma hikayesi nedir?

Bu cümlenin günümüze gelmeden önceki hali “Dal kıran, baş keser” ata sözünden galattır. (Galat:yanlış, yanılma)

Eskiden beri Türk-İslam geleneğinde ağaç ve bitki kutsal kabul edilir. Özellikle atalarımız “dal kıranın, baş kesmiş kadar suçlu olduğunu” toplum içerisine yaymış ve bu anlayışla birlikte bir dalın kırılmasının aslında bir insan başının kesilmiş kadar büyük bir suç olduğunu kabul ettirmiştir.

Toplum içerisinde kabul gören bu davranışla birlikte “Dal kıran, baş keser” sözü de yaygınlaşmaya başlamıştır.

Fatih’e atfedilen “Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim” sözü de bu anlayışın tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır.

Atalarımızın sık sık kullandıkları “Dal kıran, baş keser” sözü ne yazık ki günümüze ulaşırken birçok değişikliğe uğramış ve en önemlisi anlamını tamamen kaybederek “Ali kıran baş kesen” olarak değişiklik göstermiştir.

Bu değişiklik ne yazık ki sadece bu ata sözünde yaşanmamıştır. Şimdi sizlere aşağıda herkes tarafından bilinen ama aslında anlam olarak tamamen farklı bir cümle olan bazı ata sözlerini yazacağız. Umarım atasözleri geleceğe taşınırken daha fazla deformasyona uğramazlar.

  • “Güzele bakmak sevaptır” değil, “Güzel bakmak sevaptır” şeklindedir.
  • “Göz var nizam var” değil “Göz var izan var” şeklindedir. (izan: anlayış, anlama yeteneği. nizam: düzen, kural)
  • “Eşek hoşaftan ne anlar” değil, “Eşek hoş laftan ne anlar” şeklindedir.
  • “Aptala malum olurmuş” değil, “Abdala malum olurmuş” şeklindedir. (aptal: alık. abdal: derviş)
  • “Kısa kes aydın havası olsun” değil “Kısa kes aydın abası olsun” şeklindedir. (aba bir giysidir ve Aydın efesinin abası kısa ve dizleri açıktır.)
  • “Su uyur düşman uyumaz” değil, “Sü uyur düşman uyumaz” şeklindedir. (sü: asker)
  • “Saatler olsun” değil, “Sıhhatler olsun” şeklindedir. (sıhhat: sağlık)
  • “Su küçüğün söz büyüğün” değil, “Sus küçüğün söz büyüğün” şeklindedir.
  • “Elinin körü” değil, “ölünün kûru” şeklindedir. (kûr: mezar, gömüt)
  • “Sıfırı tüketmek” değil, “zafiri tüketmek” şeklindedir. (zafir: soluk)